İnsan deyince ilk aklımıza gelen, iki eli, iki ayağı iki gözü, iki kulağı bir ağzı olan ve iki ayağı üzerinde yere basabilen ve destek almadan ayakta kalabilen bir varlıktır. Aynı zamanda aklı ve düşüncesi, yeteneği olan, yeri ve zamanı geldiğinde konuşan ve susan ve yeri geldiğinde harekete geçebilen bir varlıktır. Aynı insan, en eski ve en yeni olarak hayatı var eden ve aynı insan en eski ve en yeni hayatı dar eden bir varlıktır.
Okuyan, yazan okuduğuna ve yazdığına anlam yükleyen yeni fikirler ortaya koyabilen, yeni düşünceler üreten, bu düşünceleri kendine ve çevresine anlatan ve yeri geldiğinde uygulayan bir varlıktır. Bilim için şüpheci, canlılar için merhametli ve gelecek için umutludur. Kuran-Kerim’de yaratılmış en üstün canlıdır. Yaradan’ın kendi ruhundan nefes verdiği ve yarattığı en şerefli mahlûktur.
Yıllar öncesinden bir fıkra okumuştum. “ Adam kaynanası ile birlikte Avrupa gezisine çıkacaklarmış. Arkadaşı sormuş. Yahu sen hep kaynanandan yakınıp duruyorsun, şimdi de Avrupa gezisine çıkıyorsun deyince o da kendisine ne yapayım kardeşim, sık sık ‘Avrupa gezisine çıkmadan Allah canımı almasın diyor.’ Benim ki de bir umut işte diye cevap vermiş… Anlaşılacağı üzere insanlarımız öyle bir girdabın içine atılmış ki bir taraftan imkânlar sunuyoruz derken bir taraftan da ölümünü bekliyoruz ifadesi içine sokulmuşlar maalesef…
“Komşu komşunun külüne muhtaç” denilirdi şimdi yüzüne muhtaç hale getirildi. “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.” Denilirdi. Şimdi “ Bana değmeyen yılan bin yaşasın.” Deniliyor. Gelecekte mutlaka değeceğini bile bile, gününü kurtarma telaşında insanlar. “Komşu hakkı” vardı şimdi komşularımız haklanıyor. Komşu hatırı vardı şimdi komşularımızı güven korkuları sardı. “Komşuda pişer komşuya düşer” denirdi şimdi komşu ne pişireceğini şaşırır oldu. “ Ev alma komşu al” derlerdi şimdi komşu komşusunu tanımıyor. Öğle bir duruma geldik ki çok üzülerek ifade etmek gerekirse herkes kurda misafir gittiğini düşünüyor ve yanına köpeğini alarak gidiyor. Allah ıslah etsin…
Dünyada savaşı zenginler çıkarıyor, yoksullar ölüyor. Çıkar çatışmaları yüzünden analar evlatlarını savaşlarda kaybediyorlar. Bir bakıma birilerinin yaşaması için gençler savaş meydanlarında canlarını feda ediyorlar. Asıl savaştan sonrası çok daha vahim durumların olmasıdır. Babasız kalmış yetim evlatlar, yaralı insanlar, evsiz barksız kalanlar. Dünyayı utandıracak acı bir tablo okumasını bilene… Ders çıkarılır mı derseniz. Bana göre yine hüsran… Eğer bizler bu savaşları sonlandırmazsak, savaşlar bizleri sonlandıracaklar.
“Dünyaya bir daha gelsem, ne kadar tank, tüfek, silah varsa hepsini eritip, saz, cümbüş ve zurna yapacağım” diyen Aram Tigran’ın güzel ifadesinde olduğu gibi. Artık savaşın yerini güzel sanatlar alsın eğer biz savaş verilecekse insanlığımızı ve insanlarımızı kazanmak için verilsin. Ülkemin her yerinde yeniden tiyatro okulları ve müzik okulları açılsın, gelişmesine destek verilsin. Eğer bir suçun önüne geçilecekse en büyük hizmet bu şekilde olur diye düşünüyorum.
Ülkemizde işlenen suçların en fazlası işsizlik, ailevi sorunlar, arkadaş ilişkileri, psikolojik nedenlerden kaynaklanmaktadır. Aç kalan hırsızlık yapmaya meyil göstermekte, yüz kızartıcı suçları göze almaktadır. Üstelik bunun toplum ve hukuki alanda cezasını da bildiği halde. Bu durumu göze alan insanlarımızı caydıra bilmenin en iyi yolu, onlara iş kapılarını açmak, onurlu bir gelecek sunabilmektir.
“ Savaş herkesle yapılır. Barış onurlu insanlarla” F. Sultan Mehmet’in sözünden yola çıkarak, bende diyorum ki bütün insanlar kardeştir hiçbirimiz kardeş katili olmayalım. Gelin savaşa dur diyelim. Kardeşlerimizin suç işlenmesine göz yummayalım. İnsanlarımızın en doğal yaşama ve insan haklarını ellerinden almaya kalkarsanız onlarda suç işlemeye devam edeceklerdir. Ceza vermek veya hapis yatmasını sağlamak asla mümkün olmayacaktır. Toplumun genetiği ile daha fazla oynamayın lütfen…
Sevgilerimi sunuyorum.
Yorum Yazın
Facebook Yorum